KARS Haber Girişi : 18 Kasım 2019 22:16

Sarıkamış Lisesinden Bir Hatıra

Sarıkamış Lisesinden Bir Hatıra
Oktay Yavlal’ın, “Sarıkamış Lisesinden Bir Hatıra” yazısı:
Sarıkamış Lisesinden Bir Hatıra

Sarıkamış Lisesinden Bir Hatıra

KAFKAS HABER AJANSI / BEDİR ALTUNOK

Oktay Yavlal’ın, “Sarıkamış Lisesinden Bir Hatıra” yazısı:

Selçuk BALTACI hocamdan “ TREN YOLLARI”

Lise birinci sınıftayken okul yönetiminin çok disiplinli olduğu bir gündeyiz.

Günlerden pazartesi, İstiklal marşı için sıraya giriyoruz.Biraz sonra başımıza geleceklerden habersiz bir durumdayız.Ön tarafa Selçuk BALTACI   hocam için bir sandalye koyuldu. Selçuk Hocam sandalyenin üzerine çıkarak  orkestra şefi gibi bizlere İstiklal marşını okutturuyordu.

İstiklal marşını okuttururken o kendine özgü gülümsemesi ile “biraz sonra “siz görürsünüz” der gibi bir hali vardı. İstiklal Marşı bitti ve Selçuk hocam sandalyenin üzerinden yukardan bakarak parmak işareti ile tek tek saçları uzun olan öğrencileri ön tarafa çağırdı..

Ön tarafta okul müdürümüz çok kıymetli     Kemal ESEN hocamız  ve yanında çok değerli hocalarımız Şener KARATAŞ , Gürsoy SOLMAZ, Nuran AYDIN,  Ali BİLEN,  Gündüz AKÇA, Namık AKÇA, Necati KODAN, Turan AYTAÇ, Mehmet EVREN, Rızvan ÖZBEY, Muzaffer ATICI,  Necati DEMİRCİ, Adnan KARAKURT,  Cengiz BÜLBÜL,   Canatan YILMAZ , Celal KAYGINOK  gibi çok değerli hocalarımız tam kadro oradaydı diyebilirim.

Selçuk BALTACI hocam İstiklal Marşı bittikten sonra sandalyeden aşağıya inmedi.  Nöbetçi öğrenci hocamıza içeriden getirdiği makası uzattı. Hocalarımızın ve bütün öğrencilerinin önünde saçı uzun olan ben ve benim gibi yaklaşık 30-40 arkadaş Selçuk hocamın önünde sıraya girdik.

Kurbanlık gibi gelip kafamızı hocamızın şefkatli ellerine teslim  ediyorduk. Sandalyenin üzenden saçlarımızı tek tek kesmeye başladı.

Makas öyle bir makasdıki sanki özellikle körleştirilmiş, saçımızdan “tren yolu” açılırken o an  acıdan bağırmamak mümkün değildi.  Resmen gözlerimizden yaşlar akıyordu. Sanki saçlarımız makas tarafından kesilmiyor köklerinden çekiliyor gibiydi.

Saygı değer müdürümüz Kemal ESEN hocamız sert duruşunu hiç bozmuyordu, bizim yaramazlıklarımızdan bıkmış usanmış hocalarımıza baktığımızda, tatlı bir tebessüm vardı yüzlerinde.

Gürsoy SOLMAZ hocam, her zamanki gülümsemesi ile bize takılarak “UZAR UŞAĞLAR UZAR” diye moral veriyordu.

Turan AYTAÇ hocam; “BUNLARIN SAÇLARINI DEĞİL KAFALARINI KOPARMAK LAZIM” diyerek daha köklü bir çözüm öneriyordu.

Necati DEMİRCİ hocamız manalı bakışlarla “ÇOK ÜZGÜNÜM ÇOCUKLAR” der gibi bir hali vardı.

Muzaffer ATICI hocamız; “ÇOCUKLAR ÇOK YAKIŞIKLI OLDUNUZ” diyerek bizlerle kafa buluyordu.

Ali BİLEN hocamız; yüreğine su serpilmiş gibi “OH BEEE! DERS OLSUN SİZE DERS! ” diyerek yerinde duramıyordu.

Selçuk BALTACI hocamızın, Yalçın GENÇ ,Necati AYDIN, Erhan BULUT, Necati AYDIN, İlhami KESİN, Savaş GÜNDAŞ, Adnan AKBAŞ,  F.Yaşar YILMAZ ,Caner EKİNCİ, Metin KURU ve benim saçlarımı keserken aldığı zevk görülmeye değerdi.

Keserken “ULA SİZ BURAYA ARTİZ OLMAYAMI GELDIZ ĞIRPOLAR” diyerek o sempatik tavırlarıyla bizim hem tepemize vurması, hemde kafamızdan derin bir tren yolu açması bayağı hoşuna gitmişti.

Asıl zorumuza giden okulun bütün öğrencilerinin bize gülüyor olmasıydı. En gıcık olduğumda dişlek Hasan vardı, dişlerini tavşan gibi öne doğru çıkartıp “pığ..pığ…pığ..”gülüyor olması beni zıvanadan çıkartıyordu. Fırtığli İbo bile bize gülüyordu. Ya Keçel Nizo ile Gıl Osman ın gülmesine ne demeli?

Mevlüde Demet ORAL'ın elini yakasına götürerek “ohh ..ohh..”çekerek kikirdemesi,

Funda AYDIN ın ön sıralarda  “nede güzel oldu “der gibi bakıyor olması bizleri çok kızdırmıştı.

Toplu bir şekilde lisenin yokuşundan aşağıya doğru iniyoruz. Bizleri gören herkes kimisi sözle takılıyor, kimisi el hareketiyle dalgasını geçiyorlardı.

Hal binasının önünden geçerken minibüsçü “lele”lakaplı  İlyas amcanın gülme krizine girerek “lele gurban sizi kim bele alaca goyunlar gibi gırkıf” demezmi?

Sarıkamış gençliğinin beynelmilel kuaförü olan, Sarıkamışın bir numarası, doğu anadolunun en muhteşem güzellik uzmanı , Çağdaş ve modern saç kesimini  ilk uygulayanlardan olan Abdullah abimizin güzellik salonuna iştirak ettik.

İlk işimiz güzellik salonundaki sobanın içine yarım teneke koza dökmek ve sobayı tutuşturmak oldu.

Abdullah abi de ayrı bir alemdi. Biz içeri girer girmez “Vağ… Vağ…Vağ…Ulaaaa..size kim gıydi  bele? “ demezmi.

Saçlarımızı 3 numaraya vurmamız gerektiğini söylüyordu başka türlü makas izinin  kaybolması mümkün değilmiş. Makineyle başladı saçlarımızı traş etmeye ama biz Selçuk BALTACI hocamızın o kör makasını arar olmuştuk. Çünkü Abdullah abi makineyle resmen saçlarımızı yoluyordu. Saçı kesilen her arkadaş kan ter içinde kalıyordu. Saçlarımızı üç numarayla traş etmesine rağmen makas izleri kaybolmamıştı. Fikir değiştirdik saçlarımızı ustura ile kazıtmaya karar verdik. Abdullah abi bizi ustura konusunda ikna etti. Saç köklerimizin yumuşaması için orada bulunan bütün arkadaşların başlarını sabunladı. Hepimiz başımız köpükler içinde oturmuş sıramızı bekliyorduk.

Abdullah abiyi bir görseniz o kadar keyifliki gülmekten kafalarımızı kan gölüne çevirdi. Hepimiz saçlarımızı kazıttık.

Caddeye çıkınca kışın ortasında kafamız resmen dönüyordu. Yürürken başlarımız ampul gibi parladığı için herkes bize bakıyor ve alay ediyorlardı.

Eve gidince anamın  birdenbire o dazlak kafayla karşısında beni görüp korkup kaçmasına ne demeli?

Ertesi gün  okulun önünde içeri girmek için sıraya girdik.

Tabi arkadaşlardan kafamıza vuranlar, laf atanlar. Onlarda haklıydı kabak gibi olmuştuk.

İçeri girerken Kemal ESEN hocamız bizi odasına çağırdı, gittik odasına. Hocamız bize ”Saçlarınızı kazıtmakla bizleri protestomu ediyorsunuz pis herifler? “ dedi. Biz neye uğradığımızı şaşırmıştık. Ellerimizi açtırdı sopasıyla her elimize beşer defa vurdu hadi şimdi sınıfa defolun diyerek kovdu bizi.

Dışarı çıktık , bütün arkadaşlar koridorda merakla bizleri bekliyorlardı”Ne oldu müdür bey niye sizi çağırmış” diye sordular. Ben hemen ortaya atıldım  hocam çok üzülmüş “ çocuklar kusura bakmayın dün saçlarınız istemeyerek kestirdim onun için çok üzgünüm bundan sonra size saç uzatmak serbest” dedi. Arkadaşlar bozuldu tabi.

Tarih dersinde Gürsoy SOLMAZ hocamın arada bir yanımıza gelip kafamızı sıvazlayarak “uzuyor …uşağlar …uzuyor…”diyip ,kafamıza hafif hafif vurması ile çıkan  Şap…Şap…Şap…seslerini bütün sınıf dinliyordu.

Bu anımı sizlerle paylaşmak istedim asla hocalarımızdan hiçbirine küskün ve kırgın değiliz. Bu yazımla herhangi bir hocamı incitmek veya eleştirmek gibi bir niyet taşıdığım anlaşılmasın.

Keşke o günlere tekrar dönebilsek Selçuk BALTACI hocam saçlarımıza tekrar “tren yolu” açsalar.

Çok kıymetli hocalarıma saygı ve sevgilerimi sunuyorum.

(BA-BA-S) GAZİ KARS (KHA) / KAFKAS HABER AJANSI / BEDİR ALTUNOK

 

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.