Kim dost kim düşman bu çok iyi biline!..

Prof. Dr. Ali Osman Engin’in, “Kim dost kim düşman bu çok iyi biline!..” yazısı:

Kim dost kim düşman bu çok iyi biline!..

KAFKAS HABER AJANSI / BEDİR ALTUNOK

Prof. Dr. Ali Osman Engin’in, “Kim dost kim düşman bu çok iyi biline!..” yazısı:

            Türk Silahlı Kuvvetlerimiz tarafından yürütülen “Barış Pınarı” harekâtının ülkemiz ve büyük Türk Milleti adına hayırlara vesile olmasını Yüce Rabbimden niyaz ediyorum. Harekâtın adının seçiminde her iki sınır içerisinde; Ceylan Pınar, Resulayn, Aynel Arap gibi birçok  isimden yola çıkılmış olduğu anlaşılıyor. Gerek coğrafya ve gerekse tarihi ve kültürel bağlarla birbirlerine bağlı olan ve Türk–İslâm Milletine tuzak kurmaya çalışan Siyonist ve Haçlı çapulcularının oyununa gelmeyen ve etnik kökeni ne olursa olsun, kardeşlerimizle aramıza nifak tohumları ekemeyeceklerdir. Çünkü bu şer ve şirret odakları ekmek istedikleri nifak tohumlarının bile GDO yapısıyla oynamışlar ve yetiştirmeye çalıştıkları öldürücü sarmaşıklar kendi ayaklarına dolaşmaya başlamıştır.

            PKK/YPG/PYD/PDY gibi terör örgütleri kendilerine ağababa olarak seçtikleri ve sürekli kucağında oturdukları Amerika’nın nasıl bir çırpıda onları ihanetlerinin doğal bedeli olarak kucaklarından giyindirip attığını herhalde anlamışlardır. Uzun bir süredir acaip bir zevk ve heyecanla kucaklarında oturup tükürüklerini ve mükürüklerini! yalayarak zevkten dört köşe olan zavallılara sağladıkları imkân ve fırsatlardan en önemlisi, doğuracakları töretmeler  olacaktır. O töretmeler ilerde muhtemelen kendileri gibi davranmaya devam edecekler ve büyük Türk Millerinden hak ettikleri karşılığı mutlaka alacaklardır. Onlar açısından tarih tekerrür edecek ve yaşadıkları musibetleri nasihate dönüştüremeyeceklerdir. Bu dünyada oldukları gibi öbür dünyada da ultra kahpeler olarak diriltileceklerdir.

            Suriye’nin kuzeyinde gerçekleştirilen terör operasyonu devletimizin en üst yetkililerince açık bir şekilde ifade edildiği gibi, terörü desteklemeyen Kürt kardeşlerimizle uzaktan yakından ilişkisi yoktur. Bu harekâtın ana temasının Türk, Kürt, Arap, Süryani, Keldani, Hıristiyan, Müslüman ve her kim varsa bunların hepsini vahşi ve Haktan, adaletten, insanlıktan çıkmış hain terör örgütlerinin zulüm ve baskısından kurtarmak olduğunu bölgede yaşayan halklar tarafından gösterilen olumlu tepkilerden anlıyoruz. Özellikle bilinmelidir ki; “Kürt-Türk kardeştir, bunu bozan kalleştir.” İşte bu noktada kalleşlerin kalleşlikleri ile karşı karşıyayız. Bana göre bu operasyonun en önemli sonuçlarından birisi de kimin dost ve kimin düşman olduğunun daha açık bir şekilde ortaya çıkmış olmasıdır. Her durumda olduğu gibi kardeş Pakistan ve tüm Türki Cumhuriyetleri devletimizin ve milletimizin yanında yerlerini almışlardır. Katar Hükümeti ve halkı hariç diğer Arap devletleri (mevcut yönetimleriyle), yapmış olduğumuz ve muhtemeldir ki tüm İslâm aleminin dönüm noktası olduğuna inandığım terör operasyonunu kınayarak Haçlı ittifakının yanında yerlerini almışlardır. En çok acı veren durumun da, Filistin’in de bu satılmışların yanında yer almasıdır. Sayın Cumhurbaşkanımızın Filistin meselesinde göstermiş oldukları duyarlılık ve belki de maliyeti oldukça ağır olan karşılıksız desteğin onlar açısından çokta önemli olmadığını, onların bilinç altlarındaki Haçlı ittifakı destekçiliklerini değiştirmediğini anlıyoruz. Mavi Marmara Gemisi ile ilgili yaşananlar ve verdiğimiz şehitlerin kanı daha kurumadan Filistin yönetiminin ihaneti asla unutulmayacaktır. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanının kullanmış olduğu ifadeler yenilir ve yutulur cinsten değildir. İnşallah gereği ivedi olarak yapılacaktır.

            Sayın Devlet Başkanımız Reisin “Kızılelma” ifadesi, etnik yapısı ve inancı ne olursa olsun aynı coğrafyayı paylaşan herkesi kuşatıcı olan Büyük Türk Milleti adına asrın göbeğine vurulmuş Türk-İslâm mührüdür. Çünkü bu dava; “İlayı Kelimetullah” davasıdır. Bu davadan dönen alçaktır. Bu harekât Türk Milletinin beka meselesidir ve mutlaka hedefine ulaşacaktır. Terör örgütlerinin yeni ağababalar arayışı içerisine girerek Rusya ve Suriye ile görüşüp onlara yanaşmaya çalışması da kendilerini asla kurtaramayacaktır. Büyük Türk-İslâm Milletinin ezeli düşmanı olan hain ve taşeron terör örgütleri ebedi olarak hedeflerine ulaşamayacaklardır. Çünkü bu ifrit ve şer odakları Allah’a da isyan bayrağını açmışlardır. Bunların hepsi haçlı ittifakının paralı askerleri, Yahudilerin ve Siyonizmin her pozisyonda kullandığı soytarıları, yeni töretmeleriyle neseplerini bozduğu ortalığın hıbarlarıdır. Bu kahpe yapıların hepsinin ortak ve kesişen tarafları; Türk düşmanlığı, Kur’an’ı tahrif projelerinin sahne oyuncuları ve tüm kripto faaliyetleri ile Papalığın Müslüman görünümlü kardinalleridir. Türk düşmanlıklarını Mustafa Kemal Atatürk üzerinden, din düşmanlıklarını ihdas edip İsevileşmiş bir ılımlı İslâm anlayışı üzerinden, devlete olan husumetlerini de zayıf ve çaresiz gösteren algı operasyonlarıyla yaparlar. 

            Aman ha Türkiye bu harekâtla batağa çekiliyor, aman şu olacak, aman bu olacak gibi felaket tellallığı yapanlara diyeceğim odur ki; Türk Devleti ve gözümüzün ışığı Türk Silahlı Kuvvetleri binlerce yıllık onur ve şerefimizi her zaman olduğu gibi kurtarmıştır. Tüm terör örgütlerine ve onların içerdeki ve dışardaki destekçilerine ve yatakçılarına unutamayacakları bir ders vermiş ve ağır bedeller ödetmiştir. Amerika’dan gelen heyetle varılan anlaşma çerçevesinde ve verilen süre içerisinde teröristlerin sınırları çizilen güvenlik koridoru dışına çıkmaları taahhüdüyle bu operasyona ara verilmiştir. Bu durumda bu operasyon hedefine ulaşmış ve elde etmemiz gereken kazanımlar daha az bir maliyetle elde edilmiştir. O felaket tellallarının ne diyeceklerini merak ediyorum. Çünkü bu terör operasyonu kimin gerçek dost ve kimin gerçek düşman olduğunu ortaya sermiştir. Bana göre bu harekâtın en büyük getirisi budur. Yapacağımız her yeni hamlenin dayanağı daha sağlam olacaktır. Büyük Türk Milletinin Peygamber Efendimizin övgüsüne mazhar olmuş olmasının hikmetini anlamayan kalmamıştır herhalde!.. Bu ordu haksızlık ve adaletsizliğe uğrayan ve dini, dili, mezhebi ve etnik yapısı ne olursa olsun, imdat feryadına ses veren bir ordudur. Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi; “Milleti olan bir ordudur.” O Millet; Türk Milletidir. Gerçekten de bu ordu bu millete yakışıyor. Müslüman kisvesine bürünüp batı emperyalizmine ve siyonizme uşşaklık yapanların değil!..

Bunların içimizde bizden gibi gözüken, her taraflarından pisliğe batmış uzantılarını tanımak, deşifre etmek ve tüm faaliyet alanlarını ortadan kaldırarak tarih bilinci ve şuuruyla,  toplumsal birlik ve beraberlikle düştüğümüz yerden şahlanarak ayağa kalkmak zorundayız. Çünkü bu fırsatçı adilerin hiçbir faaliyeti Türk Milletinin menfaatine değildir. Gerekli tedbirlerin acilen alınması gerekir. Bunu yeniden kadim değerlerimize dönüp, üzerimizdeki ölü toprağını atarak bilim ve teknoloji temelinde yapabiliriz. Kültürel mirasımızı yeni kuşaklara sağlıklı bir şekilde aktararak sağlıklı toplumsal devamlılığı ezelden ebede taşımalıyız. Tarihin önümüze açtığı imkân ve fırsatları kaçırmadan yumuşak ve akıl gücüyle değerlendirmeliyiz. Dinimiz İslâm, Kitabımız Kur’an ve Peygamberimiz Hz. Muhammet’ tir. Bunların dışında ihdas edilmeye çalışılan her dini görünümlü ve asıl olması gereken mecrasından sapmış sahte cemaat, cemiyet ve tarikat yapıları çok iyi değerlendirilmeli ve devlet eliyle uzmanlar tarafından incelenerek halka tanıtılmalıdır. Çünkü bu sorunlu yapılar halâ Arapçı ve de Dolarcıdır. Dinimizin Hac ve Umre vecibelerini yerine getirirken bile sade ve mütedeyyin insanımızı Siyonistlerin uşakları haline gelmiş ve Müslümanlıkla alakaları olmayan Arap yöneticilere ve hep Dolar ve Euro üzerinden bu turları düzenlediklerinden de Amerika ve batı emperyalizmine katkı sağlayıp hizmet ettirmişlerdir.

İslâm da ki tasavvuf anlayışı bir hırka bir lokma felsefesiyle şeriatın yaşandığı, insanların irşat edildiği, bendensin gel, ondansın git denilmediği ve herkesi kucaklayan, insanların arasına tefrika sokmayan, devleti müritleriyle ele geçirmek için siyaset yapmayan, fakir ve fukarayı gözeten, dergâh müdaimlerinden/ihvanlarından herhangi bir haksızlık-yolsuzluk-sahtekârlık-hırsızlık yapanlar varsa ve bu durum da şüphesiz Allah’ın ve herkesin malumu ise, onları mutlaka hizaya getiren ve haksızlığa uğrayanların haklarını teslim eden tarikat yöneticilerinin/zakirlerinin olmasını gerektirir. Dün yattığıyla bugün kalkıp aynı düsturla yoluna devam edenlerle bu iş olmaz. Büyük Türk Alpereni olan Ebul Hasan Harakani; “bu kapıya her kim gelirse sakın onu geri göndermeyin. Bu coğrafyada doğan ve Allah’a kul olan herkesin benim soframda yeri vardır.” Şeklinde düşünen ve bunu dile getiren Civanmertler örnek alınmalıydı.

Meselâ bu metruk yapılar ellerine güç ve fırsat geçtiğinde hadlerinin ötesinde Atatürk üzerinden Türk düşmanlığı yaparlar. Şu anda da tüm atları ve itleriyle Sayın Cumhurbaşkanımız ve MHP Genel Başkanının peşine düşmüşlerdir.  Her kripto söylem ve toplantılarında bunu dillendiriyorlar. İlgili kişiler muhtemelen bu kayıtları tutmuşlardır. Bunlar tüm Türk büyüklerinin resim ve silüetlerinden aşırı rahatsız olurlar ve eğer yakınlarında varsa gençlere tarih bilincini yaşatan o görselleri yıktırırlar! Ancak işin en garip ve ilginç tarafı ise, bu hokkabazların bazı şehir ve ilçe merkezlerinde  bulunan fuhuş tacirlerine, batakhanelere, faizcilere, tefecilere gıkları çıkmaz. Bütün kötülüklerin anası olan  alkollü içki satılan yerlerin sosyal hayatın en yoğun olduğu yerlerde gün boyu faal olmalarından rahatsızlık duymazlar. Çünkü onlar için halkın uyuması ve uyuşturulması çıkarlarına gelir.

Onların sömürü kaynakları; fikirsiz zikire koşanlar, adil olmayan ve sahtekâr tutum ve davranışların ticaretlerine ve gölge itibarlarına zarar vereceğini anladıklarında nişadür sürülmüş merkepler gibi birden bire coşanlar, ihdas ettikleri ve gerçeğinden türetilmiş gibi gözükse de aslıyla uzaktan yakından alâkası olmayan naylon ve sentetik tarikat ve cemaat yapılarıyla koşulsuz bir müşteri kitlesine ulaşanlar, emsalleriyle haksız rekabet ortamı sağlayanlar, her durum ve faaliyetlerinde etraflarından sızan pisliklere bulaşanlar ne kadar çabalarlarsa çabalasınlar içerisinde yaşadıkları şehrin öncüleri ve önderleri asla olamayacaklardır. Bu terbiyeli şeytanlar kendi çocukları üzerinden elde ettikleri menfaatlerinin bedelini başkalarının alın teri ve emeği üzerinden ödetirler ve bunu da hep saldırı ve başkalarını suçlayarak kapatmaya ve anlaşılmasını önlemeye çalışırlar. Gün olur devran döner, söndürdükleri ocaklar gibi bir gün kendi ocakları da söner İnşallah.

Selam ve sevgilerimle.

(BA-BA-S) GAZİ KARS (KHA) / KAFKAS HABER AJANSI / BEDİR ALTUNOK


21.10.2019 01:26:00