Kurtuluş Savaşında mücadele etmiş kahraman kadınlarımız

Kurtuluş Savaşında mücadele etmiş kahraman kadınlarımız KAFKAS HABER AJANSI / BEDİR ALTUNOK

Kurtuluş Savaşında mücadele etmiş kahraman kadınlarımız

KAFKAS HABER AJANSI / BEDİR ALTUNOK

Kars Kafkas Üniversitesi (KAÜ) Guzel Sanatlar Fakültesi Tekstil ve Moda Tasarımı Bölümü Dr. Ögr. Üyesi Emine Erdoğan da Cumhuriyetimizin 100. Yılı nedeniyle “Kahraman Ecdadımız” minyatür sergisi açtı. Emine Erdoğan, kurtuluş savaşında mücadele etmiş kahraman kadınlarımızın minyatürlerini sergiledi. Türkiye Muharip Gaziler Derneği Kars Şubesi’ndeki sergi büyük ilgi gördü.

ŞERİFE BACI (1891- 1921)

Şerife Bacı, Kurtuluş Savaşı sırasında 1921 yılının kışında İnebolu'dan aldığı cephaneyi, kafilesiyle birlikte Kastamonu'ya taşıyor. Yanında 8-9 aylık bir bebeği (Elif) var. Zaman zaman bebeğini emzirmek için kafileden geriye kaldığı da oluyor. Bebeği için kağnıdaki mermiler arasına ottan yatak yapıyor. Üzerindeki kıyafetlerle bu bebeğin ve mermilerin üzerini kapatıyor. Belli bir süre sonra kafileden geri kalıyor. Kafile Kastamonu kışlasında sayım yaptığında bir kişinin olmadığı görülüyor.

Sabah olduğunda uzakta bir karartı görülüyor. Askerler bakmaya gittiklerinde bir kadının kağnı arabasının üzerine yüzüstü yatmış şekilde donarak öldüğü ortaya çıkıyor. Sonra bir ses geliyor ve altında bir çocuk olduğu ortaya çıkıyor. Çocuğu donmasın diye üzerine uzanmıştır.

FATMA SEHER ERDEN (KARA FATMA) (1888-1955)

Sivas Kongresi sırasında Mustafa Kemal Paşa ile görüşerek savaşa katılmak için izin ister. "Kara" lakabını da ve üsteğmen rütbesini de Mustafa Kemal'den almıştır. Eşinin şehit düşmesinden sonra Fatma Seher'in savaş sahnesine çıktığı görülmektedir.

43 kadın ve 700 erkekten oluşan müfrezesiyle İnönü Savaşlarına katıldı. Kara Fatma, beraberindeki gönüllülerle birlikte İznik’te, Kumlu’da, Alaşehir’de, Sivrihisar’daydı; düşman neredeyse oradaydı…

Savaşta birlikte savaştığı birçok kadın ve erkek kahraman şehit düştü. Kara Fatma, farklı cephelerde mücadele vererek Anadolu kadınının fedakârlığının, vatan sevgisinin ve cesaretinin timsallerinden olmuştur.

NENE HATUN (1857-1955)

1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı'nda 22 yaşında gencecik bir anne olmasına rağmen "Bu bebeği bana Allah verdi, ona Allah bakar." diyerek bebeğini beşikte bırakıp Erzurum halkıyla cepheye koştu.

Nene Hatun’un vatan için gece başlayan mücadelesi, tüm düşman Erzurum’dan kovuluncaya kadar devam etti. Erzurum’un her karış toprağında cephane taşıyarak, yaralılara hemşirelik yaparak, yemek pişirerek, su dağıtarak, hizmetten hizmete koşarak destanlaştı.

Genç yaşta gösterdiği büyük kahramanlıkla gönüllerde taht kuran ve Türk kadınının kahramanlığının simgelerinden biri olmuştur…

NEZAHAT ONBAŞI (1908-1994)

Henüz dokuz yaşında bir kız çocuğu iken babası ile birlikte Kurtuluş Savaşı’na katılmış. Nezahat Onbaşı, Atatürk ile Birinci İnönü Muharebesi’nde cephede karşılaşır. Orada Nezahat Onbaşı’yı görünce şaşırır ve burada ne aradığını sorar. Nezahat Onbaşı, ben askerlerin kalesiyim, geri dönmek isteyen olursa karşısında beni bulur diye cevap verir. 2013 Yılında İstiklal Madalyası verilmiştir.

Türk ordusunun Yunanlara karşı ilk defa yenilgi aldığı cephelerden biri olan Gediz Cephesi’nde kaçan askerlerin geri döndürülüp birliğin toparlanmasında rolü olmuştur; “Ben babamın yanına ölmeye gidiyorum, siz nereye gidiyorsunuz?” sözleri ile askerlerin önüne dikilmesi onun bir savaş kahramanı olarak tarihe geçmesini sağlamıştır. Bu olaydan sonra kendisine onbaşı rütbesi verildi…

HALİME ÇAVUŞ (1898-1976)

Halime Çavuş, ailesi istememesine rağmen Kurtuluş Savaşı’na katıldı. Saçlarını kazıttı, sakal tıraşı oldu ve erkek kılığında milis güçlere katıldı. Arkadaşları onu uzun süre Halim olarak tanıdı. Ordunun lojistiğinde görev alan Halime Çavuş, İnebolu’ndan Ankara ve Sakarya’ya öküz arabalarıyla silah ve mühimmat taşıdı. Bir gün İnebolu’dan cepheye cephane taşırken hava karlı ve soğuktu. Cephane zarar görmesin diye montunu üstüne örttü. Tam bu sırada Mustafa Kemal Atatürk ve heyete denk geldi ama onları tanıyamadı. Cepheye taşıdığı mermilere hayatından daha çok önem veren bu askeri gören Mustafa Kemal Atatürk çok etkilendi ve ona “Neden üzerindeki montu mermilerin üstüne örttün, üşümüyor musun?” diye sordu. Halime Çavuş ise “Bey, yüz bin kişi kurtulacak. Ben öleceğim de ne olacak?” cevabını verdi…

GÖRDESLİ MAKBULE (1902-1922)

Makbule Hanım daha bir yıllık evliyken 19 yaşında eşinin yanında Kuvâ-yi Milliye’ye katıldı. 15 Mayıs 1919 tarihinde Yunanlılar İzmir’e geldiler ve Batı Anadolu’yu işgale başladılar. Bunun üzerine Makbule Hanım ve eşi Halil Efe, 7 Kasım 1921 yılında Türk direniş çetelerine katıldı ve Yunan askerleri ile çıkan çatışmalarda yer aldı.

Makbule Hanım; iyi ata biner, tehlike anında en önce silahı eline almış görülürdü. Dağ hayatının sıkıntı, zorluk ve tehlikelerine ve bütün ısrarlarına karşın asla kocasından ayrılmayan Makbule Hanım, Şahinkaya Köyü ve Akkocalı Köyü civarındaki Koca yayla mevkiinde baskın yüzünden geri çekilen arkadaşlarına cesaret vermek için öne çıktı ve bunun sonucunda başından vurularak 21 yaşında şehit oldu…

HAFIZ SELMAN İZBELİ (1888-1951)

Kastamonulu kadınları toplayıp Kurtuluş Savaşı’nda savaşan askerler için çorap, kazak ve flanel (kumaş) ördü. Varlıklı bir aileden geliyordu ancak O, vatanının ve milletinin hürriyetini ve refahını daha çok önemsiyordu. Askerler Kastamonu’ya geldiklerinde hepsini yolda karşılayıp karınlarını doyurdu. Her zaman “Ben Cumhuriyetçiyim” dedi ve savaştan sonra yeni Türkçe alfabe ile okuma yazmayı öğrendi. Hafız Selman İzbeli’ye milletvekili olması önerildi, ancak başörtüsünü çıkarması gerekeceği için bunu reddetti.  “Hafız olduğum için başımı açmam, başımı açamayacağım için de Milletvekili olamam” Ayrıca söylenene göre, Mustafa Kemal Atatürk Kastamonu’ya geldiğinde İzbeli’nin evini ziyaret etmiş ve birlikte kahve içmişlerdir.

RAHİME (TAYYAR)  HATUN (1890-1920)

Osmaniye, 25 Aralık 1918´de önce İngilizler, daha sonra da Fransızlar tarafından işgal edildi. İşgallerden sonra, kasaba ve köylerde direnme haraketleri başlamıştı. Bu sırada kendisine onbaşılık görevi verildi. Çok haraketli ve aktifti. Bu nedenle kendisine TAYYAR (Uçan) RAHİME denirdi.

Rahime Hatun, Osmaniye Kurtuluş savaşında, çok büyük mücadele gösterdi. Düşmanla yapılan her çatışmada rahime Onbaşı da bulunuyordu. 5 Ağustos 1920 tarihinde, Alibeyli Mahallesinde, düşman karargahı olan Hacı Ökkeş Ağa´nın evine bir baskın düzenlendi. Bu baskında Rahime onbaşı da görevliydi. Çetin bir savaş olmuştu. Bir ara düşman ateşinden çeteler başını kaldıramaz olmuşlardı. Bu sırada Rahime Onbaşı ayağa kalktı, saçlarını poşudan çözerek haykırdı. "Ben kadın olduğum halde düşmandan korkmuyorum; siz erkek olduğunuz halde düşmandan niçin çekiniyorsunuz." Bu söz üzerine düşman sarıldı. Bu sırada Rahime Hatun´un vurulduğu görüldü. Tayyar Rahime "Arkadaşlar, sakın cesedimi düşman eline koymayın" diyerek şehadet kelimesini getirdi, daha sonra ruhunu Allah´a teslim etti. Böylece savaş başında onbaşı olan Rahime, en yüce rütbe olan Şehitlik Mertebesine ulaştı.

KILAVUZ HATİCE

Adana’da Fransızlara karşı verilen mücadelede Fransız askerlerine gece klavuzluk ederek Kurtboğazı’na soktu.

Kuvay-ı Milliye güçlerimiz Karboğazı’nın Delmeli Mezarlık Boğazı denilen yerinde konuşlanmışlardır. Çatışma başlar. Fransızlar ne kadar kötü bir pozisyonda olduklarını ancak gün ışıyınca fark ederler. Sadece 44 kişi olan Kuvay-ı Milliye güçleri, sayıları 1.000’e yaklaşan Fransız işgal güçlerinin 250-300 civarında askerlerini öldürür, 1’i binbaşı olmak üzere 23 subay ve 650 civarında er teslim alınır. Teslim alınan birliğin Fransızların en güvendikleri, özel eğitimli birliği olması, Fransa için ciddi bir moral bozukluğu yaratır.Fransız komutan, teslim olduktan sonra, sadece 44 Türk askerine teslim olduklarını anlayınca bir kez daha şaşırır.Bu başarı sayesinde, Fransız işgal kuvvetlerinin bölgeye (Adana, Mersin, Gaziantep, Şanlıurfa, Kahramanmaraş) ve Doğu Akdeniz’e tam hakimiyet hayalleri suya düşer.Bu baskın, bir taraftan bölgenin işgalden kurtuluşunda önemli bir dönüm noktası olmuş, diğer taraftan da Ankara Antlaşmasına giden yolda önemli bir üstünlük kazandırmıştır.

MERYEM ATMACA (1841-1926)

1914'te Kafkasya'da gerçekleşen Sarıkamış Harekatı'nda kadın-erkek, genç-yaşlı demeden cephede mücadele verildi. İçinde bulunduğu zayıf duruma bakmaksızın, birçok cephede canla başla savaşan Osmanlı güçleri, Sarıkamış'ta Ruslara karşı mücadele etmiştir. Ama onlarınki sadece düşmana karşı mücadele değildi. Bu cephede onları düşmandan daha çok zorlayan ve yıldıran soğuk ve açlıktı. Bölgenin coğrafi şartları, soğuk, açlık ve cephanenin yetersizliği gibi sebeplerden dolayı Türk askerlerinin birçoğu şehit düşerken, birçoğu da Rusların eline esir düşmüştü.

Bu mücadele verenler arasında Meryem Atmaca'nın vatansever ve fedakar oluşu tarihe geçti. Ruslara esir düşen Türk askerleri kurtarabilmek için mirasının tamamını harcadı. 1800 Türk askerini Sibiryadan vatana getirilmesi sağladı ve “esirlerin annesi” olarak anılmaktadır.1931 yılında bakanlar kurulu kararıyla Ankara'ya eşiyle birlikte yerleştirilmiştir.

(BA-BA-S) GAZİ KARS (KHA)  / KAFKAS HABER AJANSI / BEDİR ALTUNOK

 


20.09.2023 21:21:50